HAKAN DÜZENLİ

İste (Me) me sanatı!

İstemek nedir?

İstememek de bir istek midir?

Akla gelen sorulardan bana iletilen bir soru der ki:”Çok istediğimiz bir durumu, dileği vs. tezahür ettirmek için ne yapmalıyız ya da bunun önünde ne gibi engeller olabilir?Bilimsel ve tinsel olarak tezahür ettirmek hangi şartlara bağlı?..”Hangi istek?Hangi seviyede bir istek?Aslında bizlerin istek veya arzu dediğimiz şey bir çok seviyelerden oluşur?..Örneğin: Karnımız acıktığında doğan yeme isteği ile bir sanat eseri ortaya koymak aynı kategoride yer almaz?..Bunun gibi daha niceleri vardır?..Örneğin: Hiç farkında olmadığımız genetik istemeler, organel istekler, sosyal istekleri bireysel içsel istekler, birey-sosyal-toplum amaçlı istekler, dürtüsel istekler, kombinatif yatay-dikey-derinlik ve parçalı-birleşik-bütünleşik-ayrışmazlık içerenen istekler, istemeden yöneldiğimiz isteğe benzer yönelimler, isteyip de istemiyor göründüğümüz istemler, duygusal istekler, birden çok oran içeren istekler, mantıksal istekler, hissel istekler, duyumsamalar, belirsizlikler şeklinde kendisini ortaya koyan iste(me)meler, birbirine bağlı korelasyonlar içeren iste(me)meler, kendimizi istemeye koşullamak zorundalığında kaldığımız iste(me)meler ve daha niceleri?..Hatta daha da derine inersek; Bağlaşıklık içeren ve/veya içermeyen istekler veya bunların mikser olup karıştığı ve kendi içerisinde sentesler oluşturduğu, bütünleştiği ve bazen iki zıt kavramın bir ve aynı amaç için meydana çıkardığı veya gizlediği etkileşimlere bağlı aşağı-yukarı-değişken-düzey farklarının kombine karşı atak veya yandaş olması ile doğan üst ve/veya alt istekler, amaca yönelik istekler, çerçeveye bağlı istekler, çerçeve dışı özlem anaforlarının esinlettiği istekler ve/veya imkansız hayallere kadar varan reel ve rasyonel olmayan istek tipleri ve daha niceleri…Bu isteklerin bir kısmı matematiksel, bir kısmı fiziksel, bir kısmı farklı işlem göstergelerinin bizde ortaya çıkardığı veya elediği istekler vs. Hatta, geçmişin etkisinde veya gelecekteki plan ya da bir şeyin içinde, dışında, uzağında, yakınında, etkisinde, katılımında ve/veya miktarına bağlı tercihlerle ortaya çıkan hareketli ve çok seçenekli tercihlerin üretimi olan istekler vs. şeklinde dizgilenebilir adımsal, basit, sıçramalı, kapsamı genişleyen ve/veya şartlı kapsamlar içeren istekler vs. şeklinde tezahür eden nice istekler mevcuttur.İstek veya arzunun tipi ve şekli her ne olursa olsun, bilmeden bir çok iste(me)me olgusunda ve genel bir biliç veya bilinç dışı yönelimler bütünü ile yaşarız.Bu konuda yapılan en büyük yanlış, İSTE(ME)ME olgusunu analizleyip onun ne olduğu ile ilgili bir bilgimiz olmadan fikir yürütmemizdir. Aklı başındaki hiçbir insan, İlim sahibi olmadan fikir sahibi olmamalıdır?!. Bu çok tehlikeli bir oyuna düşmemizi kaçınılmaz kılar?!.Kimileri Arzuyu bir yaşam hammaddesi olarak görür, kimisi de ruhun kendisi?..Orada elde edilmek istenen şeyin sadece haz amaçlı bir gereksinim olduğuna kanat ediverir.Bu kez de istekler, insanların hem egosu hem de duası haline dönüşüverir. Bu kez de, neden haz almadığını ya da neden duasının gerçekleşmediğini sorgulamaya başlar?..Kimisi bunu belli bir amaca yönelik inanca bağlı bir değer ile birleştirir ve buradaki bilgiyi amaç, din, yaşam felsefesi ve/veya bir haz veritesi olarak telakki etmeye başlar?..Bu durum bazen doğrudur bazen de değil?!.Bunun doğruluğuna inanmak isteyen bir yapıya sahibiz. Bu nedenle de bu üretimlerin hiçbirisinden şüphe etmeyiz. Beynin ket vurduğu bu durum, beynin kendi çerçevesini koruma güdüsünün bize empoze ettiği iste(me)melerdir. Doğrusu, bu durumu Genel ve yalın halde düşünen ve bir çerçeveye odaklı beynimizin ortaya çıkardığı inanma biçiminden öteye gidebilmektir. O vakit görülecektir ki, bütün kavramlar, ufkumuzu açacak ve açısal olmayan yeni anlayışla konuya hakim olacağımız gerçeğidir. Bunu da ancak Noktasal Bakış Tarzı ile yapabilirsiniz. Kısacası, burada yazdıklarımın kühnüne erişmemiş hiçbir yürüyen iki ayaklı, hayvandan daha üstün bir konumda değildir?..Bu dediğim başlıkları dahi dikkate almadan, ortaya çıkan isteklerin hiçbirisi de İSTEK veya ARZU değerinde değildir!?.Hatta, İstek veya arzuların bütününü anlamamış bir insan, onu genel bir isim ile veya genel bir amacın başlığı yapamaz ve yapmamalıdır da!?. Bu Noktasal İlkeler aykırı ve saptırıcıdır. Altı boştur ve sadece genel bir gereksinimi his olarak tatmin etmeye odaklı iyi ya da kötü bir egoizm çerçevesi oluşturur. Onun, bilgisel mahiyetinin alt yapısı da göstergelere dayanmadığı ve bilimsel olarak ele alınmadığı için, o boşluğu doldurma bile gereği hissettirmeden, insanlığı hissen doyuran, ona istediği duygu doluluğunu sağlayan bir alete dönüşür. Kısacası, bu basiretsizlik, yoksunluk, körlük, birşeyi dogmatik bir kabulle birlikte, kişiyi zamanla yarattığına kul ya da köle eder. Bunun taş seviyesinde ortaya çıkan örneklerine nasıl ki putperestlik deniliyorsa, bunun çok daha üst ve sonsuzlanabilir ve hatta ilahileştirilen seviyesi de aynısıdır. Çünkü, ortada bilgisi olmayan bir konunun, kendisi varmış ve idark edilmiş gibi doğru kullanıldığına inanılır. Beynin, özellikle amigdalanın en büyük 40 yanılsamasından sadece birisi budur?..Bu dediklerimi, her nerede ve nasıl bir yaşm yaşadığınız farketmeksizin deneyimleyebilirsiniz. Orada şunu göreceksiniz: Ya olmayacak istekler peşindesiniz ya da istediğiniz şeyi bilmiyor halde olmanızın yıkıcı, azap verici, parçalayıcı, yok edici, geriletici, körleştirici, dogmatikleştirici, üzücü, sürekli bir anlamsızlık ve perişan kılıcı vs. türden etkileriyle ömür yitmektesiniz?..Hayatı aksiyonlar yönetir, onu da kararlar?.. Kararları yöneten nedir?İstekler?..İstekleri yöneten nedir?İşte bu diyalektiği, bilimler ışığında çözmeden sakın ola ki ARZU denilen mekanizmayı uygun olmayan bir çalışma içerisine sokmayınız!.. Sadece burada dediklerimi bile dikkate almanız, yine de sizin için iyi bir farkındalık ve araştırma yönelimi sağlar.Eskiden bunu Kamil İnsanlar tamamlıyor, onarıyor veya bazı düzenler sağlayarak sizi bu yıkıma karşı koruyorlardı. Peygamber kuşakları da insanlığın bellir bir değer dönüşümünde hiç de kolay olmayan bir ebeveynlik üstlenmişlerdi. Şimdi ise artık bilim var?.. Ancak, bu demek değildir ki; Felsefik, inançsal ve bilimsel ayaklardan birisini hiçe saymanız! Aksine, bütünleşik bakınca bunların Noktasal Bakış Tarzının birer üniteleri olarak işlediğini idrak edeceksiniz. Eğer, bunu idrak edemezseniz bile, buna yönelik bütün gayretinizle esnemeniz gerekir. Bu bir zorunluluktur çünkü!.. Mayanızda olanı inkar etmek yerine, onu anlamanız ve yüzdelik oranlarda sizi ve sizin isteklerinizi yoğuran bilinç hammaddesini dağınıklıktan kurtarır ve herşeyi yerli yerine oturtmaya muvaffak olursunuz. Ancak, amigdalanın ilkel etkisinde devam ettiğiniz bu savrulmada, bütün insanlığın günahı birbirinin boynuna dolan dolana, onları adeta yengeç sendromu etkisiyle aşağıya çekmektedir. Çünkü insanlık, henüz hislerle gösterge arasındaki farkı, analizlemeyi, dogma ile hakikat bilgisini ayırmaya yeterli değildir. O seviyeye gelmemiştir!.. Her kamil istek yerine gelecek istektir. Her yerine gelen istek ise, kamil bir istek değildir?.. Bu yanılgıya da düşmemelidir!?. Eğer bu yanılgıya düşer isek; Bunun sonucu hurafelere, oligarşilere, Faşizme ve özgürlüğü prangalara çeviren bir obsesif canavarlaşmaya dönüşecektir. Ki şimdi ki insanlığın yaşadığı durum ve seviye de halen budur!?.Aşık Veysel boşuna dememiş:”Hakikat istersen, açık bir NOKTA…””Kamillik Kamilin, yolu gözle gel!”…Anlayana o NOKTA’dan ve o yolu gözleyip gelmekten başka çare yok?..İşte o vakit, ister bireysel, ister toplumsal, ister devletsel, ister küresel vs. tamamlanır, onarılır veya Noktasal Anlayıştaki bir düzene esneyerek, bu yıkıma karşı korunursunuz. Yine o vakit, istemeyi, ne istediğinizi, nasıl isteyeceğinizi ve iste(me)meyi hakketmiş olursunuz… Hakkedenin de iste(me)diği herşey zaten olur. Onlar olmayacak birşeyi istemekten ve istediği bir şeyin de olmamasından ganidirler!..Bu yazı anlayana birşey söyleyip bin şey verir. Anlamayana da, bir şey söyleyip bildiği bin şeyi de siler bir yazı olsun diye böyle yazdım!..Hem herşeyi verip, hem de hiçbir şey vermemiş gibi…Bu bir çalışma ve hakkediş meselesi…Tabi ki anlayana, anlayabilene!.. Şimdilik bu kadar bilgi yeterli diye düşünüyorum…Kalın sağlıcakla!..

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Alert: Content is protected !!