KÖŞE YAZARLARI

Mutlu bir gün diliyorum

Neftalí Ricardo Reyes Baoalto. Şiir yazmaya on yaşında başladı. Babası iyi niyetliydi ama bundan rahatsızdı; ona göre yazmak işe yaramaz bir eylemdi. 1920’de Pablo Neruda adını kullanmaya başladı, böylelikle hayatının ilk savunma tedbirini aldığını söyler. Bu adı 1946’da resmiyete döktü.

            Şili’de demiryolu işçisi bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Pablo Neruda kendini şöyle anlatıyor;

            “Adımı 14 yaşımdayken, daha Santiago’ya gitmeden değiştirdim. Babam yüzünden. Mükemmel bir insandı, gelgelelim, genellikle şairlere, özellikle bana karşı idi. Hatta işi kitaplarımı ve not defterlerimi yakmaya kadar götürdü. Onun görüşüne göre, mühendis, doktor, mimar olmalıydım, çünkü diyordu, insanların bu gibi kimselere ihtiyacı var. Oğullarının toplum içinde sivrilmesini görmek isteyen, orta sınıfın köylülükten gelme bütün insanları gibiydi. Yine babamın görüşüne göre, toplumda yükselmeyi başarmanın tek yolu üniversiteydi, serbest mesleklerdi. Bir dergiyi karıştırdım ve orada Jan Neruda imzalı bir hikaye gördüm. Tam o sıralarda bir şiirimle bir yarışmaya katılmak durumundaydım. o zaman Neruda soyadını seçtim ve ad olarak da Pablo adını aldım. Bu adın bir kaç ay sonra geçip gideceğini sanıyordum…”

            Bu bir devrimdi. Herşeye ve herkese rağmen adını tamamen değiştirme tercihi bir anlamda başkaldırıştı. Bir anlamda da saklanmak, güvenli alan oluşturma ihtiyacıydı. Bu adımı attı.

            Bugün bir şiiri tekrar elime geçti. Sizlerle paylaşmak istiyorum.

            Ne hızlı ne de yavaş,tam da isteğince gidiyor hayat.65 yıla da değdik,çocukken ” olmaz” dediğimiz yaşlar.Gidene de,kalana da selam olsun.Bir şiirle karşılayayım gelen günleri;

Yavaş yavaş ölürler

Seyahat etmeyenler.

Yavaş yavaş ölürler

Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,

Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler

Alışkanlıklarına esir olanlar,

Her gün aynı yolları yürüyenler,

Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,

Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,

Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler

Heyecanlardan kaçınanlar,

Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler

Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,

Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,

Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar. 

P.Neruda

            Yaşamalıyız. Zaten ölüme doğru koşuyoruz ama inadına yaşamalıyız. Herşeye rağmen yaşamalıyız. Hatta, mutlu yaşamalıyız. Yavaş yavaş ölmeyi değil, yaşadığımız her anı keyifli hale getirebilmeliyiz.

            Tabii ki kabullenmediklerimiz var. Sevmediklerimiz hatta kızgınlıklarımız var. Bir sürü konuda fikirlerimiz var hiç hayata geçemeyen. Zorlanıyoruz. Hep bir suçlu var, keşkeler var. Bizim dışımızdaki kişiler hatta parçası olmadığımızı haykırdığımız sistemler var. Ve biz sıkılıp, konuşup, sinirlenip duruyoruz.

            Oysa değiştirilecek hiçbir şey yok. Sadece biz varız dostlar. Kişiler değişir, zorluklarlar değişir, sistemler değişir, olaylar değişir fakat sorunlarımız hep kalır. Hep içimiz sıkılır. Ta ki biz değişene kadar. Görebildiğimiz sorunların içerisindeki payımızı fark edip sorun olmaktan çıkabilmeyi başarana kadar sıkıntılarımız düşecektir. Değişmesi gereken tek kişi kendimiziz. Bunu bir sonraki yazımda biraz daha geniş masaya yatıracağım.

            Musmutlu bir yaşam diliyorum. Sevgilerimle.

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Alert: Content is protected !!