SUAY KARAMAN

Büyü-Me

Ülkemizdeki Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) adı, 18 Kasım 2005 tarihinden sonra Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) olarak değiştirilmiş ve artık gerçekleri değil istekleri dile getiren bir kuruluşa dönüştürülmüştür. Açıklanan enflasyon rakamları, ulusal gelir, işsizlik sayıları, büyüme oranları gibi veriler gerçekleri yansıtmamaktadır.

TÜİK’in açıklamasına göre bu yılın üçüncü çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre %6,7 oranında büyümüşüz. İlk iki çeyrekte küçülen ekonomimiz, bu yılın üçüncü çeyreğinde atak yaparak büyüdü. Açıklanan verilere göre tarım sektörü %6,2, sanayi sektörü %8, inşaat sektörü %6,4 ve hizmetler sektörü % 4,9 oranında büyümüştür. Bu büyük müjde, toplumun bazı kesimlerini sevindirmiş olabilir ancak bu büyüme oranlarına sadece borçlanarak şişme adı verilir. Dışsatımın gerilediği, dışalımın arttığı, sanayi, tarım ve hayvancılığın bitirildiği, üreticinin, çiftçinin verimli topraklarda ekim yapamadığı bir ülkede borçlanarak şişmenin topluma hiç bir yararı olmaz. Üretimin olmadan, denk bütçe yapamadan büyüme, toplumu kandırmak anlamına gelmektedir.

Dışsatımı, dışalımından fazla olan ülkeler, önümüzdeki yıl için küçülme rakamları açıklarken, 200 milyar TL’nin üstünde bütçe açığı olan Türkiye’deki bu %6,7 oranındaki büyüme gerçeklerle örtüşmemektedir. Dünyada kendine yeten yedi ülkeden biri olan Türkiye, yanlış politikalar ve uygulamalar nedeniyle, bugün yurtdışından sebze, meyve almak durumuna getirilmiştir. Çünkü ülkemizde üretim girdileri el yakmaktadır, yatlara 1 TL’ye verilen mazot, çiftçiye 6 TL’ye verilmektedir. Bunun sonucunda üretilen taze sebze ve meyve üretimi sürekli düşmektedir, düşürülmektedir. 2002 yılında yaklaşık 41 milyon hektar olan tarım arazilerimiz, bugün yaklaşık 37 milyon hektara düşürülmüştür. Tarım arazilerini rant için imara açanlar, her türlü olumsuzluğun ve afetin baş sorumlularıdır.

Kasım ayında açıklanan Dünya Bankası raporuna göre Türkiye, 441 milyar dolarlık toplam borcu ile dünyada dış borcu en yüksek olan 6. ülke durumundadır. Dış borcun milli gelire oranında ise %59 ile dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Ülkemiz yüksek dış borç, yüksek enflasyon, yüksek döviz kurları ve yüksek işsizlik ile ekonomik olarak çok zor ve riskli bir dönemde bulunmaktadır.

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, 3 Aralık Perşembe günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Covid-19 ile Mücadele Özel Oturumu’na gönderdiği mesajda şu görüşlere yer verdi: “Koronavirüs salgını kapsamında bugüne kadar 156 ülkeye ve 9 uluslararası kuruluşa yardım sağladık. Salgın şartlarında gıda güvenliği sorunu yaşayan ülke ve bölgelere destek oluyor, yaşlılar, engelliler, kimsesiz çocuklar gibi dezavantajlı gruplara yönelik 16 ülkede özel programlar gerçekleştiriyoruz. Salgın nedeniyle ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalan bazı ülkelere bütçe desteği vermeye çalışıyoruz. Özel sektörümüz de kamusal alanlardaki çabalarımıza katkı sağlamaktadır.”

Ülkemizde ekonomi çökmüş, vatandaş aç yaşamaktadır. Küresel salgının da iyi yönetilememesi sonucunda, işinden olan birçok kişi açlığa terk edilmiştir. Esnafa destek verilmemiştir, maddi sorunlarla boğuşmaktadır, çiftçinin durumu perişandır. Türkiye genelinde 590 bin ailenin doğalgazının, 123 bin ailenin elektriğinin borcundan dolayı kesik olduğu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Siyasi iktidarın bu ağır ekonomik koşullarda ve kış ortamında topluma destek olması gerekmektedir.

Toplum küresel salgın nedeniyle kırılırken, sağlık çalışanlarımız ölürken, çalışanlar işsiz kalırken, esnafımız, çiftçimiz, köylümüz çaresizken, sanatçılarımıza iş yokken, insanlarımız yokluk içindeyken, açken, üşürken, kendi vatandaşına maske bulamazken dış ülkelere yardım yollamak nedir? Madem para var, kendi ülkemizin vatandaşına neden verilmiyor? Madem para var, kendi vatandaşına neden İBAN numarası veriliyor? Yıllardır ve özellikle de salgın döneminde dar gelirli vatandaşlarımızın, esnaflarımızın, işsizlerimizin devlet şefkati beklediği bilinmektedir.

Siyasi iktidar boş sözlerle, gerçek dışı verilerle, büyüme oranlarıyla övüneceğine, bir an önce halkın gündemine dönerek, sorunları çözmeye ve çözüm üretmeye ağırlık vermelidir. Ülkemizde üretimi nasıl artırırız, tarım ve hayvancılığı nasıl ayağa kaldırırız, denk bütçeyi nasıl yaparız, verimlilik nasıl artar, savurganlık nasıl önlenir, tasarrufa nereden ve nasıl başlarız gibi konulara öncelik verilmesi gerekir. Gerçek büyüme böyle sağlanır…

Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.