REHA ÖREN

Gazi Paşa Anadolu Türk tarihi , Malazgirt ve din.

      Siyaset dedikleri insanları yönetme sanatıymış!
   Kim söylemiş? Kim uydurmuş bilinmez.
   Siyaset kelimesinin Arapça Seyis’ten türetildiğini kaç kere yazdığımı ben bile unuttum. 
   Seyislik, beygir terbiyeciliği sanatıdır. Siyaset de türetilmiş çoğuludur.
   İmdi, geçtiğimiz günlerde  Muş’un Malazgirt Ova’sında yapılan 1071 kutlamalarını eleştirdiğim için facebok sayfalarında abuk sabuk yorumlarla karşılaştım.
    Ne demiştim. 
   “Şu saçmalığa bakın solcuysan Hacı Bektaş’a gideceksin, sağcıysan Malazgirt’e!”
     Bu ayrımı yapanlar Türk ulusunu parçaladıklarının elbette farkındalar da Ulusun kendisi farkında değil.
    Malazgirt de benim, Hacı Bektaş da benim. Ne demek sağcısı, solcusu?
  Böyle bir geri zekalı zihniyet siyasete hakim. Elbet olur milletin bekası akim!.
   Neyse.
   Geçelim.
   Tanrı ömrünü esen kılsın Muazzez İlmiye Çığ hanımefendi, Söz Gazetesi’nin galiba 11. kuruluş gününde verdiği bir konferansta şöyle demişti:
 “Biz Türkler Anadolulu olduğumuzu anlatabilmek için kim bilir daha kez kez fethetmek zorunda kalacağız”
         *
  Keşke, Malazgirt kutlamaları gerçekten göründüğü kadar saf ve masum olsalardı!
   Lakin hiç de değiller.
  Malazgirt üzerinden Selçuklu’yu atlayıp, Osmanlıcılık, hatta yeni Osmanlıcılık politikaları üretiliyor.
 Anadolu’daki Türk varlığı hiçe sayılıyor. Dahası biz Türklerin Asyalı olmayı kabullenmesi isteniliyor.
 Yani Anadolulu değilmişiz!
 
   Sadece 1041 Dandanakan ve 1071 Malazgirt’ten sonra Anadolu’ya geldik ve asıl önemlisi şu ki -buradakilerle kardeş – olduk!
   Bu düşünce sistematiği ile yola çıkacak olursanız vatanın asıl sahibinin biz Türkler olmadığını peşinen kabullenmiş olursunuz.
   O zaman ötekiler de size:
“Kardeşim bu toprakların asıl sahibi biziz. Siz geldiniz. Haçlıları yendiniz, biz de size yardım ettik ve buraya yerleştiniz. Bunu zaten biz değil siz söylüyorsunuz” derler…
    Şimdi anladınız mı kimlere illiyet ve aidiyet veriyorlar?
        *
   Dikkat ediniz ve Gazi Paşa’yı anlamaya gayret ediniz.
   Daha Anadolu’daki tamgalar okunmamış. 
   Kazım Mirşan, Haluk Tarcan vs.. yoklar. Yani onlar tarafından aydınlatılmamış!
    1936’da masrafını cebinden vererek (500 Lira) Alacahöyük’teki kazı çalışmalarını başlattığında Türk Tarih Kurumu’na gönderdiği mektupta Gazi Paşa aynen şöyle demiştir:
 “Tarih kurumunuzun Alacahöyük’teki çalışmaları 5500 senelik maddi Türk tarihi belgeleri, cihan kültür tarihini yeni baştan taktik ve tamik ettirecek mahiyettedir.”
   Buyrun beyler. 
   Ötesi berisi laf, sadece bu  sözler bile hüşu içinde ihtiramı gerektirmektedir.
      Gazi Paşa resmen ve alenen bütün dünyaya Türklerin 1071’de Anadolu’ya gelmediklerinin altını çizerek 5 bin 500 yıldan beri Anadolu’da olduklarını söylemektedir.
       *
   Devrin şartlarına göre ilim gelişmediği ve yazıtlar okunamadığı için çok sonraları ilim adamları Anadolu’daki yerleşimlerin İÖ.4000-3000 yılları arasında olduğunu teyit etmişlerdir.
   Bu gün Anadolu’nun muhtelif yerlerinde sürdürülmekte olan arkeolojik çalışmalar Türklerin Anadolu’daki yerleşmelerinin İ.Ö. 5000 yıllarına kadar uzandığını resmen ve alenen  -kripto ajan ilim adamlarına rağmen– teyit etmektedir.
   Gazi Paşa’nın bu konu hakkındaki görüş ve düşüncelerini meraklısı Türkiye Cumhuriyeti Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nın resmi sitesinden araştırabilir. Şimdilik bu kadarı yeterlidir.
 
 Peki, Gazi Paşa bunları nereden biliyordu?
 
   İşte onu ben de bilmiyorum.
   İş bu konuda ilmin dışında bir takım laflar edebilirim.
 Lakin bu kez de Gazi Paşa’nın ilkelerini çiğnemiş olmaktan çekinirim…
   Bir kısım zevat ‘vazifeli’ olduğunu belirterek Batıni mesajlarla konuyu anlatmaya çalışmaktadır.
 Ancak ben maalesef bu konuda da ‘ehil’ olmadığım gibi selahiyetli ve ehliyetli hiç değilim.
       *
 Amma velakin şunu söyleyebilirim.
 Eğer bu konularda Gazi Paşa’nın herhangi bir ‘vazifesi’ var ise eğer, bu vazifelerinden biri de hiç şüphesiz İslam inancını Arap hurafelerinden kurtarmaktır.
    1937 TBMM açılış monuşmasındaki sözleri tartışmaya yer vermeyecek kadar kesindir:
 “Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.”
    Dahası…
 
   1923 yılında Balıkesir Zağnos Paşa Camii’nde minberden söylemiştir:
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dinî gerçekleri bildirmeye memur ve elçi olmuştur. Ana yasası, hepimizce bilinir ki, şanı büyük olan yüce Kur’an’daki naslardır*. İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı vermiş olan dinimiz, son dindir, en eksiksiz dindir; çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla, mantığa ve gerçeğe uymasaydı, bununla diğer ilâhî doğa yasaları arasında karşıtlık olması gerekirdi; çünkü bütün evren yasalarını yapan Cenab-ı Haktır. 
1923 (Atatürk’ün S.D.11, s. 94)
       *
    Üç kuruşluk aklıyla Gazi Paşa’yı dinsizlikle suçlayan kaç ahmak şu yorumu yapabilir?
   “Musa, cahiliyet devrinde "Evâmir-i aşere"*siyle insanlığa erdem dersleri vermiştir. Musa ile Muhammed’in arasını yüzyıllar doldurmuştur. İnsanlık son bedeviyet döneminde, ne de olsa ilerlemiştir. Hazret-i Muhammed, Musa döneminin din görüşlerindeki hurafeleri kısmen atmayı başarmıştır. 
(Asaf İlbay, Tan gazetesi 13. 7. 1949)
       *
    Gazi Paşa’yı dinsizlikle itham edenlere son bir kaç sözünü daha hatırlatalım:
Türk milleti ve Müslümanlık. Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Bilince aykırı, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor. Halbuki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, yapay, bâtıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu konuda yeterli bilgisi olmayanlar, bu âcizler sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar ışığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yitirmiş ve mahkûm etmişler demektir; onları kurtaracağız. 
1923 (Atatürk’ün S.D.III, s. 70)
       *
   Bu kadar yeterli mi?
   Anhasına, minhasına ve dahasına ihtiyaç duyanların: T.C Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu / Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’nın resmi sitesine bakmaları yeterlidir. Bir kolaylık daha sunayım:http://www.atam.gov.tr/duyurular/din-ve-islam-dini
        *
   Bütün bunlara rağmen Gazi Paşa’yı “Sarı saçlım mavi gözlüm” edebiyatı ile sulandıranlarla, dinsizlikle suçlayanlara Adana Ulucami’de çekilen fotoğraf gereken cevabı vermiyor mu?
Arkadaşlarınızla paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
error: Uyarı: Korumalı içerik !!

Reklam Engelleyici Algılandı

Sitemizden en iyi şekilde yararlanmak için lütfen reklam engelleyicinizi kapatınız.